Yapay zekânın otomotiv sektörünü dönüştürme potansiyeli artık otonom sürüşün çok daha ötesine geçmiş durumda. Büyük üreticilerden küçük işletmelere kadar tüm ekosistemde; tasarım, üretim, bakım, tedarik zinciri, güvenlik ve filo yönetimi gibi alanlarda hızlı bir dönüşüm yaşanıyor. PLI EMEA Bölge Yöneticisi Giuseppe Pedretti ve PLI CTO’su Ravi Tallamraju’nun değerlendirmeleri, yapay zekânın sektörün geleceğinde neden merkezi bir rol oynadığını net biçimde ortaya koyuyor.
Yapay zekânın bugüne kadar en büyük katkısı öngörüye dayalı bakım alanında oldu. Araçların telemetri ve operasyonel verilerini sürekli analiz eden yapay zekâ sistemleri, bileşenlerde oluşabilecek stres ve aşınmayı henüz sorun ortaya çıkmadan fark edebiliyor. Bu sayede filo yöneticileri, servisler ve üreticiler bakım süreçlerini daha hassas planlıyor, araçların boşa geçen süreleri azalıyor ve pahalı arızalar önleniyor. Bugün filo yöneticilerinin yarısından fazlası, maliyetleri düşürmek ve operasyonları optimize etmek için öngörüye dayalı analitiğin kritik bir araç olduğunu düşünüyor.
2024’te birçok otomotiv fabrikasının kapanması, parça tedariğindeki kırılmalar, üretimin düşüşü ve talebin maliyet baskısı altında zayıflaması sektör açısından büyük bir stres yarattı. Buna ek olarak Çinli üreticilerin agresif fiyat ve teknoloji hamleleri rekabeti daha da kızıştırdı. Bu ortamda yapay zekâ, işletmelerin karmaşık verileri stratejik içgörülere dönüştürmesini sağlayarak, hem maliyet kontrolü hem de verimlilik açısından adeta yeni bir çıkış kapısı hâline geldi.
Küçük ve orta ölçekli işletmeler için ise yapay zekânın önemi daha da büyük. Bu şirketler; telemetri ile anlık teşhis, yapay zekâ destekli envanter yönetimi, parça talep tahmini ve otomatik bakım planlaması gibi çözümlerle ciddi tasarruf sağlayabiliyor. Araç içi dijital asistanlar, sürücü davranışını analiz eden sistemler ve sürüş güvenliğini artıran kamera destekli yapay zekâ çözümleri artık hızla yaygınlaşıyor. 2024’te yeni araçların yüzde 60’ında yer alan sesli asistana sahip dijital sistemlerin, 2028’de yüzde 90’ın üzerine çıkması bekleniyor.
Otomotivde yapay zekâ pazarının 2025’te 44 milyar dolardan 2030’da 74,5 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu büyümenin temel sebebi, yapay zekânın verimliliği artırması, servis süreçlerini hızlandırması ve güvenliği güçlendirmesi. Yakıt maliyetlerinin filo giderlerinde yüzde 40’a ulaştığı düşünüldüğünde, sürüş verimliliğini artıran yapay zekâ çözümlerinin tasarruf katkısı büyük önem taşıyor.
Elbette bu dönüşümün önünde hâlâ engeller bulunuyor. Küçük işletmelerin bütçe kısıtları, parçalanmış veri altyapıları ve analitik uzmanlığı eksikliği önemli soru işaretleri yaratıyor. Ancak yapay zekânın gücü de tam bu noktada devreye giriyor: mevcut karmaşık verileri sadeleştirip uygulanabilir bilgiye dönüştürmek.
Yapay zekâyı aktif olarak kullanan örneklerden biri PETRONAS Madeni Yağlar (PLI). Şirket, yağlama ürünlerinin performansını simüle eden yapay zekâ modelleriyle Ar-Ge süreçlerini hızlandırıyor. IoT tabanlı Oil Condition Monitoring sistemi, yağdaki metal aşınmalarını ve kirlenmeleri analiz ederek büyük arızalar oluşmadan önce uyarı verebiliyor. Böylece kullanıcılar hem bakım maliyetlerini düşürüyor hem de ekipmanlarının ömrünü uzatıyor. Ayrıca yapay zekâ destekli üretim optimizasyonu sayesinde israf azaltılıyor ve kesinti riski en aza indiriliyor.
Tüm bu gelişmeler gösteriyor ki yapay zekâ, otomotiv sektöründe henüz yolculuğun başında. Veriye erişimin kolaylaşması ve algoritmaların daha gelişmiş hâle gelmesiyle, gelecekte küçük bir servis bile güçlü analiz araçlarına sahip olacak. Rekabet koşulları değişirken, yapay zekâyı erken benimseyen şirketler yeni dönemin liderleri olacak.


















Leave a Reply