Uzun süredir beklenen yarış filmi, New York’ta düzenlenen görkemli bir galayla izleyici karşısına çıktı. 2014-2020 yılları arasında Lewis Hamilton, yedi Formula 1 şampiyonasından altısını kazanmış ve 73 yarışta zafer elde etmişti. Yarışseverler çoğu zaman her sezonun sonucunu tahmin ediyor olsa da, yine de pistteki sürprizler ve heyecan onları ekran başına bağlıyor.
“F1: The Movie” de tıpkı bu heyecanı yaşatıyor. Yıllardır yayımlanan tanıtımlar ve kısa fragmanların ardından gelen film, sürükleyici kurgusuyla izleyiciyi koltuğuna çiviliyor. Sürprizler az olsa da, film hızla ilerleyen sahneleriyle seyirciye bol bol adrenalin sunuyor.
Film, New York’ta Radio City Music Hall’da IMAX gösterimiyle prömiyer yaptı. Yönetmen Joseph Kosinski (Top Gun: Maverick), efsanevi yapımcı Jerry Bruckheimer ve başrollerdeki Kerry Condon, Damson Idris, Javier Bardem ile Brad Pitt’in yanı sıra Lewis Hamilton da yapımcı olarak sahnedeydi. Galada Charles LeClerc ve George Russell gibi F1 pilotları ile Uma Thurman ve John Turturro gibi ünlüler de vardı. Ancak Hamilton’ın neredeyse Brad Pitt kadar coşkulu karşılanmasına rağmen, konuşma hakkı sadece Kosinski, Bruckheimer ve Pitt’e verildi. Filmde F1 pilotları sahnelerde yer alsa da, sadece araç kullanırken ya da podyumda şampanya kutlarken gösteriliyor; hiç diyalogları yok. Bu açıdan, sürücülerin medya ve televizyon deneyimleri düşünülünce, onlara kısa konuşma sahneleri vermek hayranlar için güzel bir dokunuş olabilirdi.
Film, seyircinin ilgisini ilk dakikalardan yakalıyor. Hikâye 24 Saat Daytona yarışında, ilk kez bu yarışa katılan Sonny Hayes’in (Brad Pitt) büyük bir mücadele içinde olmasıyla başlıyor. Hız, görsellik, havai fişek gösterileri ve klasik müzikle dolu sahneler oldukça etkileyici.
Senarist Ehren Kruger, Sonny karakterini hızlı ve etkili şekilde çiziyor. APXGP takımının zor durumdaki sahibi Ruben Cervantes (Javier Bardem), eski takım arkadaşı Sonny’den takımı kurtarmasını ister. İkilinin arasındaki esprili ve sert atışmalar, film boyunca enerjiyi yüksek tutuyor. Sonny’nin her fırsatta kendisini engellemeye çalışanlara verdiği yanıtlar, filmin hareketli diyaloglarını oluşturuyor.
Film, ticari yönü ağır basan ve görkemli bir yapım (Jerry Bruckheimer ve F1 yöneticilerinin ortaklığıyla) olsa da, kurgu zekice kurgulanmış. Genç bir pilotun zor bir takımı şampiyon yapması yerine, Ruben’in hedefi sadece sezonun ikinci yarısında bir yarış kazanmak. Bu, hem kişisel bir mücadele hem de daha gerçekçi bir hedef sunuyor.
Sonny’nin takım arkadaşı olan genç ve hırslı Joshua Pearce (Damson Idris) ile arasındaki rekabet ise filme sürükleyici bir gerilim katıyor. İkili aynı takımda olsa da pistte rakip ve izleyici kim kazanacak diye merak içinde kalıyor.
Yarış hazırlıkları, sürücülerin simülatörlerdeki çalışmaları, lastik stratejileri, pit stop taktikleri ve hatta Sonny’nin sınırda kalan hamleleri, hem bilgili izleyiciler için detaylı hem de genel seyirci için yeterince hızlı geçiyor.
Yarış sahneleri ise gerçek F1 pistlerinde, yıllar içinde çekilmiş. Oyuncular gerçekten saatte 180 km hıza kadar araç kullanmayı öğrenmiş. Görsellik ve aksiyon “Rush” filmi kadar sanatsal olmasa da, sürükleyici ve karakter odaklı. Tabii ki Hollywood klişeleri de var; mesela yarışta iki pilotun boy ölçüşmesi sırasında birinin aniden başka bir vitese geçmesi gibi.
Müzik skorunda Hans Zimmer imzası belirgin. Ancak bu kez Zimmer’ın abartılı orkestrasyonu, filmin doğal heyecanının önüne geçiyor gibi. Yönetmen Kosinski de seyirciye ne hissetmeleri gerektiğini oldukça belirgin biçimde iletiyor.
Romantik alt konu ise şaşırtıcı derecede dengeli işlenmiş. Fragmanda vurgulanan Sonny ile teknik direktör Kate McKenna (Kerry Condon) arasındaki tutkulu ilişki, filmde sadece birkaç dakikalık yer kaplıyor. Yönetmen, Kate’in F1’de nadir rastlanan kadın lider figürünün itibarını koruyarak, romantizmi geri planda tutmayı tercih etmiş. Condon, rolüne doğal bir profesyonellik ve oyunculuk katarken, Sarah Niles’in canlandırdığı Joshua’nın annesi Bernadette karakteri de filme gerçeklik ve mizah katıyor.
Bernadette, Sonny’ye karşı koyabilen ve onu frenleyebilen nadir kişilerden biri olarak filmin dengelerini sağlıyor. Niles ve Condon’un performansları, filmin dramatik ağırlığını artırıyor.
Film Sonny’nin kişisel yolculuğu ve pistteki mücadeleleri üzerine kurulu. Belki F1 dünyasının en iyisi olmayabilir ama yazın vizyona giren büyük gişe filmleri arasında yarış tutkunları için kesinlikle kürsüde yerini alıyor.
Leave a Reply