Hollanda’da egzotik bir otomobil bayisinde yaşanan olay, güvenlik kamerası görüntülerinin viral olmasıyla tüm dünyada şaşkınlık yarattı. Bir Ferrari bayisi sahibi, yakındaki bir yangından yüksek değerli araçlarını kurtarmaya çalışırken polis tarafından engellenmesiyle kaotik bir sahneye imza attı. Geçen hafta Moordrecht’te meydana gelen olay, eğer daha sakin bir ortam olsaydı muhtemelen gündemimize gelmeyecekti.
Anlaşıldığı üzere, Gräper Automotive’in yanındaki bir binada yangın çıktı ve yerel itfaiye ekipleri olay yerine akın ederken, işyeri sahibi de mümkün olduğunca çok aracını kurtarmaya çalıştı. Showroom’un dışında park halindeki bir Audi Q7’yi hareket ettirirken görülen bayii sahibi, ardından iki bariyeri kaldırarak bir Ferrari 812 Superfast, bir Audi RS Q8, bir Ferrari 488 GTB, bir Mercedes-AMG GT R ve aralarında klasik bir pikap kamyonetin de bulunduğu birçok aracı dışarı çıkardı. Ancak işi henüz bitmemişti. Bayi sahibi daha sonra atölyeye koşarak bir BMW M5 Touring, bir Mercedes G63, bir Audi RS6 ve bir Audi RS5’i de dışarı çıkardı.
Bu araç tahliyesi yaşanırken, yerel polis ve itfaiye ekipleri olay yerine ulaştı ve işte o zaman işler kötüye gitmeye başladı. Bir klip, işyeri sahibinin atölyesine girmeye çalışırken, görünüşe göre bir çalışanının sürdüğü Ferrari F12’yi yönlendirmeye çalıştığını gösteriyor. Ancak, bir polis memuru tarafından agresif bir şekilde geri itiliyor. Ardından iki polis memuru daha geliyor; bunlardan biri adamı arkadan yakalayarak onu durdurmaya çalışıyor. Daha sonra bir polis memuru tarafından agresif bir şekilde uzaklaştırılıyor ve anlar sonra yüzüne biber gazı sıkılıyor. Görünüşe göre iyi bir sebep olmaksızın kelepçelenerek tutuklandı.
Instagram’da kendisinin tanıdığını söyleyen birine göre, polis gelip mülkü terk etmesini emretmeden önce itfaiyeciler adama tesis dışına araçları çıkarmasında yardımcı olmuşlardı. Bu durum, olayın ne kadar yanlış anlaşılmalara ve iletişim eksikliklerine yol açtığını düşündürüyor. Yüksek değerli araçların yangın tehdidi altında olması, mal sahibinin panik ve koruma içgüdüsüyle hareket etmesine neden olmuş olabilir. Bu tür olağanüstü durumlarda, yetkililer ile vatandaşlar arasındaki iletişimin hayati önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bir yanda mülkünü koruma çabası, diğer yanda güvenlik ve düzeni sağlama görevi, anlık bir gerilime neden olmuştur. Olay, hukuksal açıdan da farklı yorumlara açık olup, acil durumlarda vatandaşın mülkünü koruma hakkı ile kamu güvenliğini sağlayan görevlilerin yetkileri arasındaki ince çizgiyi gözler önüne sermektedir.
Leave a Reply