Porsche/Lamborghini Tasarımcısı Mitja Borkert ile Hot Wheels Tasarım Sohbeti

Porsche/Lamborghini Tasarımcısı Mitja Borkert ile Hot Wheels Tasarım Sohbeti

Hot Wheels — Driving Design serisinin bu bölümünde Hot Wheels Kıdemli Tasarımcısı Craig Callum ile buluşan Porsche ve Lamborghini’den tanınan tasarım yöneticisi Mitja Borkert, tasarım eğitimi, kafa yapıları ve disiplinler arası uygulama biçimleri üzerine derin, samimi ve ilham verici bir sohbet gerçekleştiriyor. Bu konuşma, yalnızca iki tasarımcının kişisel geçmişlerini dinlemekten çok daha fazlasını sunuyor: biçim, fonksiyon, hikâye anlatımı ve endüstriyel kısıtlar arasında nasıl köprü kurulacağını örnekleyen bir ustalık dersi gibi.

Mitja Borkert ve Craig Callum’un ortak noktası, tasarıma dair temelde benzer sorulara verdikleri farklı ama birbirini tamamlayan yanıtlarda gizli. Mitja, otomotiv tasarımında uzun yılların getirdiği disiplin, ölçek ve mühendislik beklentileriyle çalıştığını; Craig ise oyuncak otomobil tasarımında ölçek küçültme, dayanıklılık, üretim maliyeti ve oyun deneyimini merkeze aldığını vurguluyor. İkisi de tasarımın yalnızca güzel çizgiler çizmek olmadığını, aynı zamanda bir fikri, bir duyguyu ve bir amaca dönüştürmek olduğunu konuşuyor — ama bunu nasıl yaptıkları, mesleğe bakış açılarını şekillendiriyor.

Sohbet boyunca eğitim ve erken dönem deneyimlerin tasarımcı kişiliğini nasıl şekillendirdiği detaylıca ele alınıyor. Mitja’nın akademik altyapısının ve fabrikada geçirilen uzun saatlerin ona kazandırdığı disiplin, endüstri standartlarını anlama yetisi ve üretimle empati kurma becerisi; Craig’in ise konseptten üretime geçerken oyuncak pazarının beklentilerini, çocukların ellerine uygun sağlamlık ve oyunculuk unsurlarını düşünme refleksini nasıl geliştirdiği anlatılıyor. Her iki isim de eskiz yapmanın, fiziki maketler üretmenin ve bilgisayar destekli yüzey modellemenin öğrenme sürecindeki yerini ayrıntılı örneklerle paylaşıyor: hızlı el eskizleriyle fikir test etme, kili veya köpüğü kullanarak üç boyutlu anlayışı pekiştirme, ardından dijital yüzeylere geçerek hassas form düzeltmeleri yapma.

Tasarım sürecinin teknik boyutları da sohbetin önemli bir parçası. Mitja, otomotiv tasarımının yüzey kalitesi, aerodinamik gereksinimler, güvenlik düzenlemeleri ve üretim prosesleriyle sıkı sıkıya bağlı olduğunu anlatıyor; yüzeylerin ışıkla ilişkisinin ve gölge davranışlarının araç karakterini nasıl etkilediğini örneklerle açıklıyor. Craig ise küçük ölçekli Hot Wheels araçta aynı ruhu nasıl korunacağından bahsediyor: gerçek bir otomobilin karakteristiğini, oyuna ve üretim toleranslarına uygun parçalara indirgeme sanatı. Ölçek küçültürken orantıların korunması, tekerlek ve kemer boşluklarının hem estetik hem de oyun performansı için nasıl optimize edildiği, renk ve grafiklerin model üzerindeki algıyı nasıl değiştirdiği gibi teknik nüanslar üzerinde duruluyor.

Sohbet aynı zamanda geliştirici sürecin duygusal ve hikâye anlatım boyutuna da giriyor. Mitja ve Craig, başarılı bir tasarımın izleyicide veya kullanıcıda bir duygu uyandırması gerektiği konusunda hemfikir: bir otomobil hızlı mı hissettiriyor, güçlü mü, zarif mi? Bu duyguyu renk seçimleri, gövde oranları, tekerlek formu ve detayların ritmi aracılığıyla iletmek gerekiyor. Craig, Hot Wheels’te oyuncunun hayal gücünü tetikleyecek bir “karakter” inşa etmenin önemini vurgularken, Mitja gerçek araçta aynı karakterin görsel ve teknik işaretlerle nasıl doğrulandığını örneklerle aktarıyor.

İki tasarımcının buluşmasında disiplinler arası iş birliğinin önemi sıkça altı çizilen bir tema. Otomotiv dünyasında mühendislerle, malzeme uzmanlarıyla ve üretim ekipleriyle ortak çalışma kaçınılmazken, oyuncak tasarımında da kalıpçılar, plastik mühendisleri ve pazarlama ekipleriyle sürekli bir geri bildirim döngüsü var. Her iki alanın da ortak dili; prototipleme ve hızlı geri dönüşlerle çalışmak, sınırları erken belirleyip tasarımı bu sınırlar içinde en etkili hâle getirmek. Mitja, tasarımcının mühendisin dilini anlamasının projeyi hızlandırdığını; Craig ise üretim maliyetleriyle empati kurmanın, daha yaratıcı ama uygulanabilir çözümler doğurduğunu anlatıyor.

Malzeme ve renk kullanımı üzerine yapılan derinlemesine tartışma, dinleyiciye uygulamalı ipuçları veriyor. Mat ve parlak yüzeylerin bir arada kullanımının algıyı nasıl değiştirdiği, kontrast detayların form okunu nasıl yönlendirdiği, krom veya Anodize benzeri yüzey vurgularının küçük ölçeklerde bile güçlü bir etki yaratabildiği örneklerle açıklanıyor. Ayrıca, Hot Wheels gibi küçük ölçekli ürünlerde baskı teknikleri, reçine ve plastik türlerinin seçimindeki hassasiyetler, dayanıklılık testleri ve son kullanıcı (çocuk) güvenliği standartları konuşuluyor. Mitja ise otomotivde boya kalitesi, metalik efektlerin ışık altındaki davranışı ve kaplama maliyetleri hakkında pratik gözlemler paylaşıyor; bunların hepsinin tasarım kararlarını nasıl etkilediği üzerinde duruyor.

Konuşmanın en ilgi çekici noktalarından biri de konseptten son ürüne uzanan yolun anlatımı: fikirlerin ilk eskiz aşamasından, clay modelleme ve CAD modellemeye; ardından prototip üretimine, testlere ve seri üretime geçen adımların detayları. Her iki tasarımcı da başarısızlığın ve tekrarların sürecin doğal parçaları olduğunu, iyi bir tasarımın nadiren ilk çizgide bulunduğunu, sürekli revize ve test mekanizmalarının ürünü olgunlaştırdığını örneklerle destekliyor. Craig’in oyuncak tasarımında sık gördüğü “oynanabilirlik” testleri ile Mitja’nın otomotivde yapılan tahrik, aerodinamik ve çarpışma simülasyonlarına kadar uzanan test yelpazesi karşılaştırıldığında, farklı ölçeklerde benzer metodolojilerin kullanıldığı açıkça ortaya çıkıyor.

Programın duygusal ve ilham verici bir başka yönü, tasarımcıların kişisel yolculuklarını, mentorluk deneyimlerini ve genç tasarımcılara verdiği öğütleri paylaşmaları. Her ikisi de merakın, çok sayıda eskiz yapmanın, farklı disiplinlerden okumaların ve saha deneyiminin önemini vurguluyor. Mitja, mühendislikle erken dönemde kurulan yakın bağların tasarıma pratiklik kattığını; Craig ise oyuncak dünyasında çocuk psikolojisini anlamanın ve oyun deneyimini merkeze koymanın tasarımı derinleştirdiğini söylüyor. İkisi de genç meslektaşlara; bol bol deney, eleştiri almaktan çekinmeme, fiziksel modeller yapma ve farklı ölçeklerde düşünme tavsiyesinde bulunuyor.

Hot Wheels — Driving Design serisi formatının sağladığı özgürlük sayesinde bu sohbet, tasarımcının hayallerinin ve vizyonunun zaman içinde nasıl olgunlaştığını, disiplinler arası bakışın geliştirici süreci nasıl zenginleştirdiğini tüm ayrıntılarıyla gösteriyor. Mitja Borkert ve Craig Callum’un paylaştığı teknik ayrıntılar, pratik ipuçları ve mesleki felsefeler, hem profesyoneller hem de tasarıma ilgi duyan meraklı okuyucular için değerli bir kaynak niteliğinde. Bu bölüm, tasarım disiplininin evrensel yönlerini ortaya koyarken, farklı ölçekler ve hedeflerle çalışmanın getirdiği benzersiz zorlukları ve fırsatları da çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.

Kaynak: https://www.lamborghini.com/en-en/news/hot-wheels-driving-design-with-mitja-borkert

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir