1965 Torino Otomobil Fuarı’nda sahnenin yıldızı bu kez bir otomobil değil, otomobilin bizzat kalbiydi. Lamborghini standında sergilenen, delikli sac panellerle hafifletilmiş siyah şasi, arkasına enlemesine yerleştirilmiş 4 litrelik V12 ile adeta bir yarış prototipini andırıyordu. O gün kimse henüz bilmiyordu, ancak bu çıplak mekanik yapı, tarihin ilk süper otomobilinin temellerini oluşturacaktı. Miura efsanesi, işte bu cesur teknik deklarasyonla başlamıştı.
Bu vizyon, Sant’Agata Bolognese’deki üç genç ismin sezgileri ve cesaretiyle doğdu: mühendis Giampaolo Dallara, Paolo Stanzani ve test pilotu Bob Wallace. Henüz yirmili yaşlarının başında olan bu ekip, Lamborghini’nin yarış dünyasına adım atmasını istiyordu. Ferruccio Lamborghini’nin yarış karşıtı yaklaşımı nedeniyle pistte yarışacak bir model üretme ihtimali yoktu. Bu nedenle fikir ters yönden şekillendi: Pist otomobilleri piste gidemiyorsa, pistin ruhu yola taşınmalıydı. Bu düşünce, hafif, kompakt ve tamamen yenilikçi bir GT platformu olan L105 projesini doğurdu. Başlangıçta mesafeli duran Ferruccio Lamborghini, genç ekibine sonunda güvenerek P400 şasisine ve motora onay verdi.
3 Kasım 1965’te Torino’da 350 GT ve 350 GTS’in yanında sergilenen siyah şasi, dört beyaz egzoz çıkışıyla dikkat çekiyordu. O dönemki yorumlarda, yarışmaya hazır bir otomobilin iskeleti olarak tanımlanan bu yapı, Marchesi tarafından 0,8 milimetrelik çelik sacdan üretilmişti. Hafifliği, rijitliği ve mühendislik zekası etkileyiciydi: Merkez gövde hem yük taşıyıcı yapı hem de süspansiyonun temel bağlantı noktasıydı. Önde ve arkada mekanik bileşenleri taşıyan alt çerçeveler bulunuyor, toplam ağırlık 120 kilogramı aşmıyordu. Çift salıncaklı bağımsız süspansiyon, Girling disk frenler ve Borrani jantlar gibi tamamen pist kökenli bileşenler bir yol otomobiline ilk kez bu kadar bütüncül şekilde entegre edilmişti.
Bu şasiyi benzersiz kılan en önemli özellik ise motor ve şanzımanın tek ve kompakt bir ünitede birleştirilmesiydi. Kabinin arkasına enlemesine yerleştirilen bu yapı, otomobil mimarisinde yepyeni bir sayfa açtı. Açıktaki Weber karbüratörlerinin 12 dikey emiş borusu ise mühendislik felsefesini görsel bir imza haline getiriyordu.
Torino’da otomobil değil, yalnızca bir şasi sergilenmesine rağmen tüm fuarın odağı haline gelmesi dönemin tüm tasarım evlerini Lamborghini standına çekti. Gövdeden bağımsız sergilenen bu mekanik kararlılık, markanın yeni bir yola girdiğinin habercisiydi. İlk olarak Touring’e “Tigre” kod adıyla sunulan proje, markanın finansal sorunları nedeniyle ilerleyemedi. Pininfarina diğer üreticilerle bağlı olduğu için teklifi değerlendiremedi. Fırsatı ise Nuccio Bertone yakaladı. Rivayete göre fuarın son günlerinde standa geldiğinde Ferruccio Lamborghini ona “Coachbuilder’ların en sonuncusu da geldi” diyerek takılmış, Bertone ise şasiye kısa bir bakış attıktan sonra şu cevabı vermişti: “Bu mükemmel ayağa mükemmel bir ayakkabı yaparız.” Diyalog bire bir yaşanmış olsun ya da olmasın, o an iki taraf arasında hızlı bir uyum doğdu ve Miura’nın gövdesi için Bertone ile anlaşma sağlandı. Noel tatili döneminde hazırlanan ilk taslaklar o kadar yenilikçiydi ki Ferruccio, Dallara ve Stanzani tarafından hiç değişmeden onaylandı.
Mart 1966’da Cenevre’de P400, yani Miura, nihai formuyla dünyanın karşısına çıktı. O noktada artık sadece bir otomobil değil, otomotiv tarihinde yeni bir kategori yaratan bir öncüydü. İngiliz bir gazetecinin Miura’yı tarif etmek için ilk kez kullandığı “supercar” terimi, Miura’nın ne kadar devrimci olduğunu özetliyordu.
2026 yılında Lamborghini, Miura’nın 60. yılını özel etkinlikler ve Polo Storico turuyla kutlayacak. Ancak bu efsanenin gerçek başlangıcı, 1965 Torino Fuarı’nda sergilenen sade ama radikal bir şasiydi. O gün Lamborghini, cesur bir fikri gerçeğe dönüştürerek sönmeyen bir efsanenin ilk kıvılcımını ateşledi.


















Leave a Reply